Hayırda başarıya, tevfîk; şerde başarıya, hızlân (hayırdan mahrumiyet) denir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Benim hayırda başarım ancak Allah’ın yardımı iledir. Ben sadece O’na tevekkül ettim ve daima O’na yöneliyorum.”

(Hûd sûresi 11/ 88.)

a) Hayırda başarı Allah ile ve Allah’a müracaatladır

Hayırda başarı, ancak Allah’ın yardımı ile gerçekleşir. Öyle ise hem kavlen hem fiilen Allah’tan yardım isteyelim.

Kişinin sadece fiili ile yardım istemesi neticesinde başarınca Allah’a yaklaşıyorum derken uzaklaşma olabilir. Mü'min, başarınca elhamdülillâh diyerek başarıyı Allah'a nispet etmelidir. Yanlış yapınca nefsine nispet etmelidir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

"Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir."

(Nisâ sûresi 4/79.)

Mü’min kişi, fiiliyata önem verir ancak fiiliyatı yaratıcı bilmez. Yaratıcının Allah olduğunu bildiği için hem kavlî hem fiilî dua eder.

b) Hayırda başarının devamı tevekkül ve daima inâbe/Allah’a yönelme ve müracaatladır

Mü’min kişi sadece Allah’a tevekkül etmeli, güvenmeli, dayanmalıdır. Sebeplere sarılmalı ama sebeplere takılıp kalmamalı, sebeplere sarılarak Allah’a dayanmalıdır. Daima Allah’a yönelmeli ve daima O’na fiilî ve kavlî dua ile müracaat etmelidir.

c) Hayırda başarı için iyileri izlemek

İyi olmak isteyen, iyilerin yolunu izlemelidir. İyilerin yolu, Allah’ın sevgisini, kendilerinin sevdiği şeylerin sevgisine tercih etmek, bütün sevgileri ve sevgilileri Allah’ın sevgisine kurban etmektir.

En önemli olan, yaptığını sırf Allah için yapmaktır. Çünkü Allah Teâlâ niyetleri biliyor.

Hedef Allah rızası olmayınca yapılanların hiçbir değeri yoktur.

Allah’ı tercih eden, Allah’ın tercih ettiğini tercih eder de sevap sebebine yönelir. Şeytanın tehdidine aldanmaz.

İşte şu âyet-i kerîme bunu net ortaya koymaktadır:

“Şeytan sizi (verirseniz) fakir olacaksınız diye korkutur ve size cimriliği emreder. Allah ise size (verene) katından bir mağfiret ve bir lütuf/bolluk va’d ediyor. Allah (ihsânı) geniş olandır, her şeyi bilendir.”

(Bakara sûresi 2/268.)

Şeytan hem hayra engel olmak hem de şerre sebep olmak ister. Fakirlikten korkan, Allah’ın vaadine güvenmiyor, şeytanın tehdidine aldanıyor demektir.

Veren kimse, Allah’ın vaadine güveniyor demektir. Vermek, ilâhî bağışlanma ve ilâhî lütfa ermek isteğinin ifadesidir. Ayrıca vermek, Allah’ın fazlının geniş olduğunu, Allah’ın her şeyi bilerek emrettiğini tasdikin bir ifadesidir.

d) Hayırda başarının iki önemli sebebi; cömertlik ve güzel ahlâk

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

“Allah bu dini kendisi için seçmiştir. Dininiz ancak sehâvet/cömertlik ve güzel ahlâkla düzelir. Dikkat edin! Dininizi işte bu ikisi ile süsleyiniz.”

(Münâvî, Feydu’l-Kadîr, II, 209.)

Eğer sehâvet sahibi zenginler mallarını toplumun temel iki sınıfı ulemâ ve ümerânın yetişmesine sarf etseler, güzel ahlâk sahibi insanlar da topluma model/örnek olsalar, işte o zaman huzur toplumu olur.

Dinin ıslahı, dindarının ıslahıyla; dindarının ıslahı, ilmiye sınıfının ıslahıyladır.

İlmiye sınıfı düzelirse toplum düzelir. İlmiye sınıfının yetişmesi, ilmiye sınıfını yetiştirecek müesseseye bağlıdır. Bu müesseseler de ancak cömert zenginlerin infâkıyla meydana gelir.

e) Hayırda başarının devamı için mü’minlerin birbirlerine karşı dostluğun gereklerini yapmaları

“Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileri (dostları)dir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Rasûlune itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hüküm (ve hikmet) sahibidir.”

(Tevbe sûresi 9/71)

Bu âyet-i kerîmede mü’minlerin özellikleri ortaya konmuştur:

1) Birbirlerine velilik yani sahiplik ve dostluk edecekler.

2) Sahiplik/dostluk alâmeti olarak birbirlerine ma’rûfu/İslam’ın iyi gördüğünü emredecekler, münkeri/İslam’ın kötü gördüğünü yasaklayacaklar.

3) Marufun/iyiliğin başında öncelikle Allah ile iletişimi sağlayan ve kulun ilk görevinin yaratıcısına olması gerektiğini ifade eden namaz geldiğinden, mü’minler namaz kılarlar.

4) Zenginle fakir arası köprüyü oluşturan ve mü’minlerin birbirlerine maddi yönden merhamet etmesi gerektiğini ifade eden zekâtı verirler.

5) Görevlerinin sadece iyiliği emir, kötülüğü nehiy, namaz kılmak ve zekât vermek olmadığının şuuruyla “Allah’a ve Rasûlüne itaat ederler” buyruğuna uyarak tüm hayatlarını Allah’ın kitabına ve Rasûlünün sünnetine göre düzenlerler.

Not: Bugün sabah namazının hemen arkasından vacip olan teşrik tekbirlerinin başlayıp Kurban bayramının dördüncü günü ikindi vaktinde sona erdiği teşrik tekbirlerini unutmayalım.

Yarın inşâallâh Kurban bayramını idrak edeceğiz. Acaba bayramı gerçekten hak ettik midir düşünelim.