Kazakistan’daki kalkışma hareketinin ardından Amerika devletinin en yetkilisi, “ Rusya bir ülkeye girmişse oradan çıkmaz” diyor, ona karşılık, Rus yetkilisi de, “Amerika girdiği ülkede tecavüz eder” diyor.
Yani, “Biz, iki kâfir sömürgen, birbirimizi biliriz” diyorlar bize.
Irakta, patlayan her kurşunda ölen Müslüman.
İster Rus tarafından atılsın ister Amerika tarafından atılsın fark etmez.
Suriye’de durum yine aynı.
Afganistan’a önce Rusya girdi, her atışta Müslüman öldü. Ardından Amerika girdi yine ölen Müslüman oldu.
Ama gözden kaçırılmaması gereken şey, bu iki kâfir sömürgen hiçbir zaman planladığı gibi işi sonlandıramadı.
Silahı, parası, teknolojisi, dijital savaşı onlara sonuç alıcı başarıyı sunamadı.
Türk Cumhuriyetleri, tam yetmiş yıl ateist, materyalist, komünist rejimin dişlileri altında kalmasına rağmen onların İslam dininin amele yönelik yaşamlarında başarılı olamadıkları halde komünist kültür hiçbir Kazak’ın gönlünde sakladığı imanına gölge dahi düşüremedi.
Cevher Dudayev örneğinde olduğu gibi.
Cevher’i, yedi yaşında bir çocukken alacaksın, yatılı ilkokulda komünist bir eğitim içinde okutacaksın, orta, lise, askeri yüksek okulu bitirinceye kadar yüzlerce denemeden geçirilerek tam komünist olduğu kanaatine varacaksın, sonra ona askeri unvanlar vereceksin ve o komutan silahına sarıldığı gibi İslam’ın Kafkaslarda hâkim olması için komünist Rusya’yla yıllarca savaştıktan sonra bu yolda şehit olacak.
Şu anda Kazakistan yönetiminin üst tabakasının yaş ortalaması ellinin üstündedir.
Bunların hepsi en az yirmi beş yıl komünizme hizmet etmiş insanlar.
Her ne kadar gönüllerinde İslam gizli olsa da, Rus korkusu onların bütün hareketlerini kontrol altında tutmakta ve bu davranış, refleks haline gelmiş durumdadır.
Bunlar, Rusya’dan ayrılmayı sağladılar ama ayrı iş yapma kabiliyetleri köreldiği için yine eski dinsiz davranışları ülkeyi kötü kokutmaktadır.
Onun için şimdiki Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’e bir fırsat doğmuştur.
Eski Cumhurbaşkanı Nur Sultan Nazarbayev’in ağırlığını, omuz kökünde 24 saat taşıyan Tokayev, yeni kabineyi kurarken 1990’dan sonra doğanlarla işi götürme tarafına gitmelidir.
Kazak halkının yüzde sekseni Müslüman’dır ve yüzde yüzü Ehl-i Sünnet’tir.
Dinini bilmese de sevmektedir.
Davudi bir sese sahip, Kur’an kursu öğretmeni bir tanıdığım beş yıl önce anlatmıştı: “Türk Cumhuriyetlerinde üç ay kaldım ve görevim her şehrin en büyün camilerinde Kur’an okumaktı.
Türkiye’de görmediğim rağbeti gördüm.
Camiler almadı, meydanlara hoparlör çektiler. Köylerden akın akın insanlar geldi ve aşkla dinlediler” demişti.
Türkiye’den Türk Cumhuriyetlerine giden ve oralarda tebliğ ve talimle uğraşan, üniversite kuran, ilahiyat fakültesi açan, cami yapan, aşevi kuran, tekke yapan insanlarımız, hiçbir İslami kuruluşun aleyhinde tek kelime etmemeye çalışıp işine odaklanmalıdır.
Oralarda iş yapanlarımız da onlara maddi destek sağlarken ayrım yapmamaya dikkat etmelidir. Kursunuzda, yurdunuzda, mektebinizde, medresenizde hizmet verirken, haftada bir gün bulunduğunuz şehrin köylerine giderek öğle ve ikindi namazlarında, iki köyde gür ve yanık bir sesle ezan okuduktan sonra camide Kur’an kıraati ziyafeti vermeliler.
Köylerde hoparlör teşkilatı yoksa seyyar hoparlörle gidilmeli.
Gönüldeki iman közünün üzerindeki külü üfleme hareketidir bunlar.
Sonra her köyden bir öğrenci almaya çalışılmalı.
Diyanet görevlisi olarak giden, dört yıl sonra, “Geri dön” emri alan, bunun üzerine geri dönmeyip görevinden istifa edip o ülkede kalan bir imamımızın o ülkede, Diyanet İşleri Başkanı’nın izniyle elli köyden elli genci başkente getirdiğini, onlara maaş bağladığını ve iki ayda namaz kıldırabilecek hale getirdikten sonra köylerine maaşlı olarak gönderdiğini, her iki ayda elli köy delikanlısını imam olarak atadığını kendi ağzında duymuştum.
Tabii ki, bunun bu hizmetini gören o ülkedeki Türk işadamları o kursların masraflarını karşılıyorlarmış.
Hâlbuki işadamı o ülkeye para kazanmak için gitmişti.
İmamımız o ülkeye memur olarak gitmişti.
Bu iki gurup birbirlerini tanımazlardı.
Planlarında bu tür bir hizmet yoktu.
Ama Allah’ın takdirinde vardı ve gerçekleşti.
Onun için Amerikan stratejisi de, Rus stratejisi de, Çin işkencesi de İslam’ın yayılmasına hizmet etmeye devam ediyor.
Biz, bu sömürgen kâfirlerin ne yaptığına değil, bizim ne yaptığımıza ve ne yapmamız gerektiğine bakalım ve yapalım.