1. İlim ve hikmet

Bütün farklılıkların temelinde ilim vardır. Eğer ilim olur da gereği uygulanırsa, âlim ve âmil kişi kendisini o işe adarsa zamanla hikmet de hâsıl olur.

En başarılı olanlar peygamberlerdir. Onların da en bâriz özellikleri ilim ve hikmet sahibi oluşlarıdır. Örnekleri izlemek için örnekleri bilmek belki tanımak gerekir. İşte bundan dolayı her gün ilerlemek için ilimde ilerleyelim.

Deylemî tarafından Hz. Ali (r.a.)’nin Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’den rivayeti olarak nakledilen hadiste şöyle geçmektedir:

“İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır. Bugünü dününden kötü olan lanetlenmiştir. Artmayan eksilir. Eksilen için ise ölüm daha hayırlıdır. Cennet’i arzulayan hayırlı işlere koşsun. Cehennem ateşinden korkup çekinen, şehvânî işlere uzak olsun. Dünyada zühd içinde yaşayan kimseye musibetlere karşı sabretmek kolay gelir.”

(el-Firdevs, III, 611.)

Çin atasözünde de meşhurdur:

“Önemli olan başkasından üstün olmak değil, dünden üstün olmaktır.”

Muttakî ve müdakkık bir âlim ile haftalık ders yapalım. Çünkü doğruyu bilmeden doğru yapan hiç olmamıştır.

Helak olanlar, İslâm’ın mahvına sebep olanlar hep bilmeyenlerdir. İşte bu konuda Muhammed b. Fazl (v.329) şöyle demiştir:

“Şu dört insan yüzünden İslâm mahvolmuştur: İlmi ile amel etmeyenler, bilmedikleri şeyle amel edenler, bilmediklerini öğrenmeyenler, halkı öğrenmekten menedenler.”

Hz. Ali (r.a.) bu konuda şöyle demiştir:

“İlim alçakta kalanları yükseltir, bilgisizlik de yüksektekileri alçaltır.”

Bu sebeple bilmeden, öğrenmeden, sormadan bir şey yapmayalım. Çünkü en büyük harcamayı ilme yapanlar daima başarmışlardır.

2. Kendimizi örneklerle kıyas edip noksanlarımızı tespit etmek ve telafi etmeye yönelmek

Kemâle ermek için noksanlığı bilmek bir esastır. Bundan dolayı “kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz” demişlerdir.

Noksanlığımızı görmek, kendimizi kâmillerle kıyas etmekle hâsıl olur. Kâmillerle kıyas etmek; beraber olmak, ahlaklarından, ilim, irfan ve feyizlerinden istifade etmekle elde edilir.

Büyükleri olmayan toplumun büyümesi ve büyük projelere imza atması düşünülemez.

Büyüklük; eser, başarı, iyilik etmek ve güzel ahlakla kendisini gösterir.

En büyük eser, insan eseridir.

Başarı;

Cehalete ilimle,

Kabalığa nezaketle,

İhtilafa hakta ittifakla,

Fakirliğe sanat ve sanayi ile karşı açılan savaşta galip olmaktır.

Noksanlık ilim konusunda ise hemen onu telafi yoluna yönelmelidir. Bu farz olan ilimlerle ilgilidir; itikad, ibâdet, ahlâk ve ahkâmla ilgili farz olanlardır.

Noksanlık eğer amel ve ahlakla ilgili ise hemen onun da telâfisine gitmeli; Allah’ın razı olduğu sâlih amel ve güzel ahlaka yönelinmelidir.

Amel deyince terk etmemiz ve işlememiz gerekenler anlaşılmalıdır. Bu konuda Hz. Peygamber s.a.s.) çok kapsamlı olarak şöyle buyurmuştur:

اِتَّقِ اللهَ حَيْثُمَا كُنْتَ وَأَتْبِعِ السَّيِّئَةَ الْحَسَنَةَ تَمْحُهَا وَخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ.

“Nerede olursan Allah’tan kork! Kötülüğün (günahın) arkasından iyilik (sevap) işle ki onu silsin. İnsanlarla (da) güzel ahlakla geçin.”

(Tirmizî, Birr, 55; Dârimî, Rikâk, 74; Ahmed, V, 153, 158, 169, 177, 228.)

Hadîs-i şerifte önce Allah’a sonra kişinin kendisine sonra da halka karşı nasıl olması gerektiği üzerinde durulmuştur.

Allah’a karşı, takvalı olmak; kendimize karşı yanlışın izalesi yerine doğru olanın ikâmesi; halka karşı da kâmil ahlakın ifadesi olarak insanlarla güzel geçinmektir.

Takvalı olmak; zikredip unutmamak, itaat edip isyan etmemek ve şükredip nankörlük etmemektir.

Ebû Hureyre’nin (r.a.) dediği gibi, “takva, dikenli tarlada ayağına diken batmadan yürümektir.” yani her şeyimizi bilen, gözetleyen, bizi bizden çok iyi bilen, hem yaratıcımız ve ruhumuzun yöneticisi Allah’a hem de halka karşı hassas ve titiz davranmaktır.

Kendimize merhamet etmek, kendimize günah işlettiren nefse karşı koyarak sabırlı olmaktır. Hemen tövbe etmek ve tövbenin ispatı olarak sevap işlemektir.

İnsanlara karşı güzel geçim, güzel ahlâkladır. Güzel ahlakın en alt seviyesi kötülük etmemek, bir üst seviyesi iyilik etmek ve en üst seviyesi de kötülük edene bile iyilik etmektir.

3. Sorumluluk alanımızı beraberce çözmeye yönelmek

Nefsimize, Rabbimize, eşimize, davamıza karşı dünyevî sorumluluklarımızın idrakinde olarak görevlerimizi yerine getirmeliyiz.

Hz. Ömer (r.a.) şöyle demiştir:

“Mes’ûl olduğun şeyle meşgul ol!”

Mes’ûliyetini bilip idrak etmeyen, memuriyetini ifa edemez.

Nefsimize karşı Cafer-i Sâdık Hz.lerinin dediği gibi, “Nefsini mücadele etmen gereken bir düşman ve geri vermen gereken bir emanet bil!”

Yanlışta firen olmak, doğruda ve faydalı olanda gaz verebilmekle olur.

Rabbimize karşı sorumluluğumuz; Allah Teâlâ’yı Rab ve İlah bilip inanmak, gayemiz olan kurbiyete, görevimiz olan ubudiyete dikkat etmekle yerine gelir.

Eşimize karşı sorumluluğımuz, hayırlı refîka olmakla olur.

Davamıza karşı sorumluluğımuz, hesabî değil hasbî davranmakladır.

Dünyevî görevimize karşı sorumluluğumuz, müslümana yakışır şekilde başarılı olmaya ve geriye hayırlı miras bırakmaya çalışmakla yerine gelir.

4. Beraberce kâmil adam olmaya gayret etmek

Bunu, birbirimizi denetleyerek, birbirimize yardımcı olarak, aramızda alınan prensip kararlarına uyarak, birbirimizin derdini dert edinerek yapmamız gerekir.

Birbirimizi denetlemek, aramızda alınan prensip kararlarına uymak düşüncesiyle olmalıdır.

Yardımcı olmak, kâmil adam olmak için ne gibi kararlar alınmışsa onları uygulamada yardımlaşmak şeklinde olmalıdır. Bunun gerçekleşmesi, birlikteliğimizi artırmakla, birbirimize karşı sahip çıkma ve birbirimizin derdini dert edinmekle olur.

Önce nihâî hedefi sonra ara hedefleri belirlemek gerekir. Daha sonra ilk başta bir haftalık ilim ve amel, öğretim ve eğitim kampı yapmalıdır.

5. Birbirimizi gerçekten seven kardeşler olmak

Gerçekten sevmeyen iki eş de olsa zamanla ayrılmaktalar. Şu da bir gerçektir ki sevginin devamı saygı iledir.

Gerçek sevgi, Allah için olan sevgidir. Bunun alâmeti de en küçük sebeple birbirlerinden ayrılmamalarıdır. Bu konuda Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“İlk hatanın ayırdığı iki kimse, Allah için birbirlerini sevmemişlerdir”

(Buhârî, el-Edebü’l-Müfred.)

Bu manada Yahya b. Muâz (rh.a.) da şöyle demiştir:

“Gerçek sevgi iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde de eksilmeyendir.”

Birbirimizi Allah için sevince Allah Teâlâ da bizi sever. Allah’ın bizi sevmesi ise dünyada ve âhirette en büyük devlettir.

Bu konuda İsmail Hakkı Toprak (k.s.) şöyle demiştir:

“Siz birbirinizi Allah (c.c.) için severseniz, gayretullah zuhur eder, Allah (c.c.) da hepinizi sever.”

6. Birbirimizi tenkit etmeyip belki birbirimize nasihat etmek

Tenkit çoğu zaman yaralayıcı olmaktadır. Tenkitten ziyade nasihate dikkat etmeliyiz. Tenkit etmeye mecbur olursak; önce araştıralım sonra eleştirelim.

Tenkitte de bu yanlıştır dediğimiz konuda yanında alternatifini yani doğru olduğuna inandığımız fikrimizi de belirtelim. İşte bu manada Napolyon şöyle demiştir:

“Tenkitler ve fikirler, büyük ruhlu insanları besler ve kuvvetlendirir, küçük insanları öfkelendirir.”

Şeyh Sadi-i Şirâzî de şöyle demiştir:

“Büyük insanla dost olmak isterseniz tenkit ediniz, küçük insanla dost olmak isterseniz methediniz!”

Birbirimize nasihat etmek, kardeşin kardeşe karşı kardeşlik görevidir. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Sahâbe’den ilk İslâm’a giriş biati alırken koştuğu şart, birbirlerine nasihat etme şartıdır.

Sahabeden Cabir radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Biz Rasûlullah’a; namaz kılmak, zekât vermek ve her müslümana nasihat etmek üzere biat ettik.”

(Buhârî, Îmân, 42, Mevâkît, 3, Zekât 2; Müslim, Îmân, 97-98; Nesâi, Bey’at, 6, 17.)

Bu konuda Hz. Ömer (r.a.) şöyle demiştir:

“Nasihati sevmeyen ve nasihatçisi olmayan kavimde hayır yoktur.”

7. Başkalarına karşı sorumluluğun gereği en az bir kişi ile ilgilenmek

Bu kişinin önce öncelik verdiği veya öncelikli olan problemini bilip problemini halletmek gerekir. Öncelik maddi problemi varsa maddî problemini çözdüğümüz zaman gönlünü kazandık demektir. Gönlünü kazandığımız insanı kazandık demektir. Daha sonra manevi problemini halletmek kolaylaşır.

8. Cemaat ruhuna sahip olmanın şu alâmetlerine dikkat etmek:

• Kimseyi horlamayalım, izzet ve hissiyâtını rencide etmeyelim

• Kendimizi daima halktan birisi olarak görelim yani rütbesiz asker olalım

• Birbirimizin kusurlarını değil iyiliklerini yayalım

• Fesattan sakınıp ıslahtan yana tavır takınalım, özellikle gıybet etmeyelim

• Birbirimize güvenmeliyiz. Hz. Ali şöyle demiştir: “Dostu öldüren en tehlikeli silah itimatsızlıktır.”

• Birbirimize hasbî olup ifrat ve tefritten uzak olmalıyız. Dosta itinalı dost olmak

• Mütevâzı olalım ve istişâreye önem verelim

• İslâm’ın helal-haramları konusunda istikâmete dikkat edelim

• Birbirimize her gün dua edelim.

9. Hizmete önem vermede şu temel prensiplere önem vermek

• İhlâs ve hasbîlik, sadâkat olmalı, hesâbîlik olmamalıdır.

• Hak’da sebat etmek, sıkıntılara karşı metânet göstermek

• Kuvvetli tesânüt, hıyânetten, enâniyetten uzak durmak

• Azamî fedâkârlık

• Davaya hizmetin kadrini bilmek, şükretmek ve hamdetmek

• Davayı çok iyi bilmek. Hiç olmazsa bir yönünü çok iyi bilmek, diğer yönlerini de icmâlen mutlaka bilmek

• Takvâ ve amel-i sâlihe çok önem vermek, münâfık durumuna düşmemeye çok itina göstermek

• Gayreti, sebep olarak bizden, başarıyı Allah’tan bilmek ve daima gayret etmeye gayret etmek

• İtikaden, ahlâken ve amelen istikâmete çok dikkat etmek

• Teennîli olmak, tedrîciyete önem vermek, hemen dava için başarı istememek

• Hizmeti makama tercih etmek, âhiret makamına önem vermek

• Tebliğ ve irşâda çok önem vermek.