Yüzyıl önce Osmanlı tasfiye edildi.
Yüzyıl boyunca Türkiye, terbiye edilmeye, dize getirilmeye çalışılıyor adım adım...
Bunun tek yolu vardı: İslâm'ın, önce devletten, sonra da toplumdan “temizlenmesiydi”.
Bu yazıyı okuyun ve ezberlerinizi unutun, çöpe atın, diyorum.
KEMALİZM'LE VE GÜLENİZM'LE TERBİYE EDİLMEYE ÇALIŞILIYORUZ!
Türkiye, önce Kemalizm'le / laiklikle terbiye edildi ve dize getirildi; sonra da Gülenizm'le.
Türkiye'nin terbiye edilebilmesinin aracı, başlangıçta, laiklikti. Darbeler, bunun için ve bu nedenle laiklik adına yapılmıştı.
Türkiye'nin her bakımdan Batı'ya bağımlı laik elitleri ve aydınları, Türkiye'yi terbiye etme “görev”ini, toplumu laiklikle terbiye ederek gerçekleştirme savaşı verdiler!
Ama 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz süreçleri, Türkiye'nin içerden Kemalizm-Gülenizm işbirliğiyle terbiye edilmesi girişimlerinin ürpertici örnekleriydi.
YÜZYIL ÖNCE OSMANLI TASFİYE EDİLDİ, YÜZYILDIR İSLÂM TASFİYE EDİLİYOR...
Osmanlı'nın tasfiye edilmesinden sonra dışardan teslim alın/a/mayan Türkiye, içerden teslim alınmaya çalışıldı.
Batılılar tarafından dışardan fiilen işgal edil/e/meyen Türkiye, içerden zihnen işgal edildi: Tarih yapmasını, tarihin akışını değiştirmesini mümkün kılan medeniyet iddialarını terketti; Batı uygarlığının yörüngesine girdi.
Türkiye'nin terbiye edilmesinin ve dize getirilmesinin tek yolu vardı: Türkiye'nin İslâm'dan arındırılmasıydı bu.
Cumhuriyet'le birlikte, İslâm, bütün kurumlardan “temizlendi”; eğitim, düşünce, kültür ve sanat alanları İslâm'dan arındırıldı. Devlet, laik devrimlerle, laikliğe / Batılı öncüllere göre silbaştan yapılandırıldı.
Ardından laiklik adına yapılan darbelerle toplumun İslâmî bir yörüngeye kaymasının önü tıkanmaya çalışıldı.
12 EYLÜL, 28 ŞUBAT VE 15 TEMMUZ: İSLÂM'IN PROTESTANLAŞTIRILMASI, “HORMONLU MÜSLÜMANLAR” İCADI...
28 Şubat'ta ve 15 Temmuz'da devreye başka aktörler girdirildi ve oyunun rengi değiştirildi...
28 Şubat, bir süreçtir: Toplumun İslâmî omurgasını çökertme süreci.
15 Temmuz, tam da bu nedenle, 28 Şubat sürecinin zorunlu bir uzantısıdır.
28 Şubat'la 15 Temmuz süreci arasında bir mahiyet farkı değil derece ya da merhale farkı vardır.
28 Şubat süreci, toplumun İslâmî duyarlıklarına vurulan bir darbeydi. 15 Temmuz ise, toplumun Müslüman omurgasını çökertme saldırısı.
İki darbenin hedefi de aynıydı: İslâmî kesimleri, sekülerleştirme / protestanlaştırma ve hormonlu Müslümanlar icat etme kaygısı!
Bu açıdan bakıldığında, “laikliği koruma” adına yapılan 12 Eylül darbesinin, İslâm'ın protestanlaştırılması, İslâmî kesimlerin sekülerleştirilmesi çabasının başlangıç noktasını oluşturduğunu söyleyebiliriz.
SON ÜÇ DARBENİN KİLİT AKTÖRÜ: FETÖ!
Bu üç darbe girişiminde de kilit aktörün FETÖ olduğu anlaşılmaya başlandı artık.
12 Eylül ve 28 Şubat darbesinin gizli aktörüydü FETÖ.
15 Temmuz'da iş açıkça FETÖ'ye havale edildi: Böylelikle, laiklik / Kemalizm kurtarılacak, parlatılacak ve “kurtarıcı” olarak sunulacaktı!
Laik elitler, 12 Eylül darbesine gelinceye kadar, toplumu laik kurumlar ve elitler aracılığıyla sekülerleştirmeye çalıştılar.
12 Eylül'den sonra İslâm'ın protestanlaştırılması / İslâmî kesimlerin sekülerleştirilmesi ve İslâmî duyarlıklarının aşındırması “görev”inin FETÖ'yle işbirliğiyle gerçekleştirilmeye çalışıldığı artık daha iyi anlaşılıyor ve görülüyor.
Bu işbirliğinin küçük ama çarpıcı örneklerinden biri şuydu: 1980 darbesinden sonra FETÖ'nün lideri, resmen arananlar listesindeydi. Her yerde, arandığına dair afişler vardı. Ama tam da bu afişlerin sokaklarında asılı olduğu İzmir Bornova merkez camisinde FETÖ'nün başı sokaklara taşan cemaate vaaz veriyordu her hafta!
Bu, Kemalizm-Gülenizm işbiliriğinin apaşikâr bir göstergesiydi. Darbenin lideri, Kenan Evren'in mitinglerde âyetler okuması da FETÖ'nün kullandığı adamların işiydi.
Hedef, İslâm'ın içerden terbiye edilmesi, İslâmî kesinlerin protestanlaştırılmasıydı.
İşte 28 Şubat süreci, Kemalizm-Gülenizm işbirliğinin ikinci aşamasıydı: Bu kez, Türkiye'nin yeniden İslâmî bir yörüngeye oturması, İslâmî iddialarıyla donanarak bölgeyi toparlayacak bir medeniyet yolculuğuna soyunması mücadelesinin mimarı rahmetli Erbakan Hoca'nın hükümeti ve katışıksız İslâmî söylemleri bitirilmeye çalışılacaktı.
12 EYLÜL VE 28 ŞUBAT'LA KEMALİZM, GÜLENİZM'İN ÖNÜNÜ AÇTI; 15 TEMMUZ'DA GÜLENİZM, KEMALİZM'İN...
12 Eylül ve 28 Şubat darbeleriyle Kemalizm, Gülenizm'in önünü açmıştı.
15 Temmuz darbe ve işgal girişimleriyle ise, Gülenizm, Kemalizm'in önünü açtı.
12 Eylül ve özellikle de 28 Şubat darbeleriyle “irtica” yaftasıyla İslâm hedef tahtasına yatırıldı; öyle ki, “irtica tehdidi”, Millî Strateji Konsepti olarak belirlenecek kadar gemi azıya alındı!
15 Temmuz sürecinde ise, görünüşte “cemaatler” ama gerçekte yine İslâm hedef tahtasına yatırıldı ve Kemalizm'in / laikliğin önü alabildiğine açıldı.
Bazı İslâmî kesimler, zokayı yutmuş görünüyorlar!
Elbette ki, tasavvufî olsun veya olmasın, cemaatlerin çok ciddî sorunları var. Bunu biliyoruz ve açık açık dillendiriyoruz.
Bu süreç, cemaatlerin kendilerini toparlamaları, hem ilim, irfan ve hikmet yolculuğu ekseninde eğitim çalışmalarına yoğunlaşmaları hem de topluma derinlemesine açılmaları, dolayısıyla esaslı bir muhasebe yapmaları bakımından çok önemli bir imkân aynı zamanda.
Cemaatleri, özellikle de tasavvufu, bu toplumun hayatından çıkarırsanız, hem bu toplumun ruh köklerini kurutmuş, Yunus'u, Mevlânâ'yı, Gazâlî'yi, Sinan'ı, İmam Rabbânî'yi, bu toplumun mayasını karan, ruhunu oluşturan devâsâ Nakşibendî geleceğini tarihe gömmüş olursunuz hem de bir kuşaklık zaman dilimi içinde bu toplumda İslâm'dan eser kalmaz -Allah muhafaza.
Kynak: https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusuf-kaplan/turkiye-kemalizmle-ve-gulenizmle-terbiye-ediliyor-2036546