Allah Teâlâ, bir kimseyi hidayete erdirmek isterse göğsünü İslam’a açar, göğsünü İslâm’a açtığı kimsenin kalbine nur koyar. İşte bu kimsenin kalbinde iman nurunun bulunduğuna alâmet nedir?
Allah Teâlâ bu konuda iki âyet-i kerîmede şöyle buyurmuştur:
فَمَن يُرِدِ اللّهُ أَن يَهْدِيَهُ يَشْرَحْ صَدْرَهُ لِلْإِسْلَامِ
“Allah kimi hidayete erdirmek isterse onun kalbini İslâm'a açar.”
(Enâm sûresi 6/125.)
أَفَمَن شَرَحَ اللَّهُ صَدْرَهُ لِلْإِسْلَامِ فَهُوَ عَلَى نُورٍ مِّن رَّبِّهِ
“Allah kimin gönlünü İslâm'a açmışsa o, Rabbinden bir nûr üzerinde değil midir?”
(Zümer sûresi 39/22.)
Demek ki, kimin kalbinde iman varsa, kalbinde iman nuru vardır.
Rasûlullah Efendimiz’e (s.a.s.) göğsün açılması hakkında soru sorulduğu zaman şöyle cevap vermiştir:
نُورٌ يَقْذِفُهُ اللَّهُ فِي قَلْب الْمُؤْمِنِ فَيَنْشَرِحُ لَهُ وَيَنْفَتِحُ
“Bir nurdur ki, Allah onu mü’minin kalbine atar, o da onunla ferahlanır, açılır.”
Bunun üzerine Ashab:
“Ey Allah’ın Rasûlü, onun tanınacak bir emaresi/alâmeti var mıdır?” diye sorunca, Rasûlullah da şöyle cevap vermiştir:
نَعَمْ اَلْاِنَابَةُ اِلَي دَارِ الْخُلُودِ وَ الْاِعْرَاضُ عَنْ دَارِ الْغُرُورِ وَالْاِسْتِعْدَادُ ِلِلْمَوْتِ قَبْلَ نُزولِهِ.
“Evet, ebedîlik yurduna yönelme, aldanma yurdu (dünya yurdu)ndan uzaklaşma ve ölüme, gelmeden önce, ölüme hazırlanmaktır.”
(Alûsî, Rûhu’l-Meânî, VIII, 22; İbnü Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, II, 174-175.)
İman nuru, insana hedefi, engeli ve görevi gösterir.
Hedef, ebedîlik yurdu cennettir. Engel, cenneti kaybettiren dünyadır. Görev, ölüm gelmeden önce ölüme hazırlanmaktır.
Cenneti hedef edinen kişi, cenneti kazandıracak iman, sâlih amel, iman ve amelde sebat etmeye, başkasının, iman ve ameline vesile olmaya, hakkı ve sabrı tavsiye etmeye gayret eder.
Engel aşılmadan hedefe ulaşılmaz. Engel, cenneti kaybettiren dünyadır. Cenneti kazandıran dünya engel değil, bilakis cenneti kazandırmaya vesiledir.
Görev, ölüm gelmeden önce her an ölüm gelebilir diye iman ve sâlih amel üzere devam etmektir.