Sevgili Peygamberimiz, Fars İmparatoru Hürmüz’e bir mektup göndererek onu İslam’a davet eder ve mektubunda
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Allah’ın kulu ve Resulü Muhammed’den, Farların büyüğü Kisra’ya,
Hidayete tabi olanlara, Allah’a ve Rasülüne iman edenlere, Allah’tan başka ilah/yaratan, yaşatan ve yöneten olmadığına, O’nun tek olduğuna, ortağının olmadığına, Muhammed’in Allah’ın kulu ve Resulü olduğuna iman edenlere selam olsun.
Ben, seni İslam’ın bütün çağırısı ile çağırıyorum. Çünkü ben diri olan herkesi uyarmak, kâfirlere azap sözü hak olması için bütün insanlara Allah’ın elçisiyim.
İslam’ı kabul et ve kurtul. Eğer Müslüman olmazsan bütün Mecusilerin günahı senin üzerine olur” der.
O yıl Bizans İmparatoru Heraklius’a, Habeşistan Kralı’na, Mısır Mukavkıs’ına, da birer mektup gönderilmişti.
O günlerde doğuda en güçlü devlet Farslar/Sasaniler, batıda Bizans idi.
Bugünün Amerika ile Çin’i veya Amerika ile Rusya’sı gibiydiler.
Onların büyüklüklerine ve silah üstünlüklerine bakmadı Sevgili Peygamberimiz.
Allah’ın büyüklüğü karşısında zerre kadar bile yer tutmayacak adamların elçisine ancak gülümseyerek ve onlara rahmet peygamberi olarak İslam’a girmelerini isteyerek karşılık verdi.
Fars İmparatoru’na mektubu götüren Abdullah bin Huzafetü’s-Sehmi, mektubu imparatora takdim edince tercüman mektubu ona okuyunca kendi adının mektubu gönderenin adından sonra yazılmasına ve bir de Arapları kendisinin kulu ve kölesi gibi gördüğünden mektubu yırtıp atar.
Ve mektubu yırtmakla kinini teskin edemez ve Yemen valisi Bazan/Bazam’a bir mektup gönderir ve iki kahraman adam göndererek, “Medine’deki peygamberlik iddiasında olan adamı bana getirsinler” diye emreder.
Vali Bazan bin Sasan, en iyi yetişmiş iki adamını elçi olarak Sevgili Peygamberimize gönderir.
Medine’ye varırlar, dinlenirler, tıraşlarını olurlar ve Sevgili Peygamberimizin huzuruna çıktıklarında onu görünce mafsalları titremeye başlar. Sevgili Peygamberimiz gülümseyerek, “Bugün gidin dinlenin ve yarın gelin” der.
İkinci gün gelince Kisra’nın, Bazan’a mektup yazarak, “Seni alıp Kisra’nın huzuruna götürmemizi emrettiği için buradayız. Seni götürmeye geldik. İyilikle gidersen, sana bir şey yapmaz. Bizimle gelemezsen, sen onu biliyorsun, seni mahveder, ülkeni harap eder” derler.
Sevgili Peygamberimiz de, “Benim Rabbim, O’nun/Bazan’ın rabbini bu gece öldürdü” der ve “Bazan’ın Müslüman olmasını ona söyleyin. Eğer Müslüman olursa onu yine Yemen valisi olarak makamında tutarım” buyurur.
Dikkat ediniz, kimin kriterlerini gönüllü olarak kabul etmişseniz, sizin rabbiniz o olur.
O iki elçi Yemen’e dönerler, gördüklerini anlatırlar.
Peygamber Efendimizi gördüklerinde geçirdikleri titremeyi de anlatırlar ve o güne kadar hiçbir insandan bu kadar ürpermediklerini söylerler.
Bazan, yanında muhafızları var mı diye sorar.
Muhafızı olmadığını söylerler ve bir de Kisra’nın öldüğünü haber verdi derler.
Bazan ve ona bağlı olanlar Müslüman olurlar. Derken Kisra’nın, oğlu tarafından öldürüldüğü haberi gelir.
Ve böylece Sevgili Peygamberimizin önceden haber verdiği haberin doğruluğu da görülünce mucizesine hamlederler ve İslam bir anda Yemen’in her tarafına yayılır.
İslam’ın ilk Yemen valisi Bazan’dır. Allah ondan razı olsun.