“TÜRKÜLERİN DİLİYLE” başlığı altında 19/12/2000 tarihli Millî Gazete’deki yazımda ses sanatçılarımızı taramış ve şöyle yazmıştım:
“Yaratana kurban yaratana” diyor Burhan Çaçan.
Can veren, kan veren Allah, bir gün bu canı isterse hiç tereddüt etmeden vereceğimizi ve bu verişin bizim için bir şeref olduğunu ifade ediyor.
“Benim canım kıymetli, ben Yaratan’a kurban olamam” diyenlerde, saati ve saniyesi dolduğunda gidecekler ama mundar olarak gidecekler.
Mahsun Kırmızıgül, “Allah’ımdan başkasına Allah diye tapmadım ki” diye içindeki imanının feryadıyla uyandırıyor bizleri gaflet uykusundan.
Orhan abi ona destek veriyor, “Kula kulluk edene yazıklar olsun” diyor.
Kutuplarda yaz gibi, çöllerde su gibi özlediği sevgilisine sevgisini arz ederken: “Bir Allah’ı, bir de seni severim” derken sevdiğini yaratana olan sevgisini öne alan Baha’ya, İbrahim Tatlıses dayanamayıp, “Allah, Allah, Allah, bu nasıl sevmek?” diyerek takdirlerini bildiriyor.
“Aşk ile Allah, Allah” diyerek son durağa doğru gece gündüz yürüyen Minik Serçe,
“Tanrı istemezse yaprak düşmezmiş
Tanrı istemezse insan ölmezmiş” diye cesaret veriyor,
Son durağa varan Ruhi Su “Hak lâ ilâhe illallah” diyerek karşılık veriyor.
Emel Sayın, “Olmaz öyle şey, tek başına zikir çekmek yerine toplu halde “Allah” diyelim” diyor ve “Çile bülbülüm çile” dedikten sonra binlerce dinleyenine “Allah” dedirtiyor.
Son günlerde yolu karakoldan geçen İbo, “Allah’ım, neydi günahım?” diye düşünürken, Bendeniz, “Kurtulamıyorum ya Rabbim, yardım et bir defa” diyerek Allah’tan yardım istiyor.
Yaratılanları görünce Yaratan’ı hatırlayan Emrah, “Ay’ı gördüm Allah, Amentü billah, Ne günahım varsa, Afveyle Allah” diye dua eder.
“Azrail’in gelir kendi,
Ne ağa der, ne efendi.
Sayılı günler tükendi
Yolun sonu görünüyor” diye inim inim inleyen Musa Eroğlu’nun iniltisini duymayanlara, Mahsun yüksek perdeden bağırır:
“Ölüm var, ölüm ölüm.
Kalp kırma gülüm gülüm.
Unutma bir gün ölüm var ölüm” diye haykırır.
Mustafa Keser yalvarırcasına,
“Namazını kıl Fadime’m” derken
Yesari Asım Arsoy, namaz kılmanın ayrı bir zevki olduğunu, “Yıldızların altında ibadet ne güzel şey” diyerek ibadete teşvik eder.
Urfalı olduğu için ayın harfini çatlatarak söyleyip harfin hakkını veren İbrahim Tatlıses de, “Cuma namazından gelir” derken, namazdan gelen insanın bu gelişini, güller arasından gelen beyaz gülün açışına benzetir.
“Urfa” deyince yanık topraklar, yanık yürekler, yanık sesler hatıra gelir.
Yangın yeri gibi olan bu topraklara su gerekir. Suyu da Allah yaratır.
Emel Sayın, suyun nereden isteneceğini bilir ve:
“Yağdır Mevlâm su” diye Allah’a yalvarır.
Minik Serçe’nin, “Yar beni anlamaz, dinsiz imansız” diye şikâyet ettiği, anlayışsız, dinsiz, imansızların etkisiz olduğu, Yeşim gibi herkesin. “Selâm, selâm aleyküm” dediği bir toplumu meydana getirmek için cumhurbaşkanıyla, çöpçüsüyle, generaliyle, eriyle, rektörüyle, öğrencisiyle, işvereniyle, işçisiyle, hâkimiyle, mahkûmuyla, velisiyle, delisiyle insan olan herkesle, tek yürek, tek bilek olup Allah’ın ipi olan Kur’an’a, Allah Rasülü’nün sarıldığı gibi sarılmalı.
Ondan sonra herkes kendi alanında İslâm’ı en güzel şekilde yansıtır.
Baksanıza sanatçılar ne güzel de dile getirmişler.
Gerçi Mahsun Kırmızıgül, “Namaz kıldım, oruç tuttum, bana yobaz dediler” diye şikâyet ediyor ama, Türkiye genelinde inadına oruç tutmayanın sayısı binde biri bulmaz.
Onların da sözüne aldırış edilmez.
“Kurbağa sesiyle göl bulanmaz.”
Ses sanatçılarımızn İslami hizmeti
Paylaş