“Allah korkusu kalmamış”, “Ar namus bitmiş”, “Dünyanın çivisi çıkmış”, “Ahlak sıfıra inmiş”… gibi sözleri, Sevgili Peygamberimiz hiç dillendirmemiş.
Hâlbuki o günlerde Mekke müşriklerinin işlemediği günah çeşidi kalmamıştı ve bugünden beş kat beterdi.
Mesela, günümüzde bazı Müslümanlarımız çarşılarda, dairelerde, sokaklarda kadınların açıklığından fazlaca şikâyet ederler de bizi o duruma getirenlerden hiç şikâyet etmedikleri gibi onları desteklemeye de gayret gösterirler.
Müşriklerin bu durumunu Abdullah bin Abbas (r.a.) şöyle haber verir:
كَانَتِ الْمَرْأَةُ تَطُوفُ بِالْبَيْتِ وَهِىَ عُرْيَانَةٌ
Kadınlar, Beyt’i (Ka’be’yi) çıplak tavaf ederlerdi…) (Müslim, Sahih, K. Tefsir, bab 3, Nesai, Sünen, K. Tefsir A’raf süresi)
Ebu Hüreyre (r.a.)
بَعَثَنِي أَبُو بَكْرٍ فِي تِلْكَ الْحَجَّةِ فِي مُؤَذِّنِينَ يَوْمَ النَّحْرِ نُؤَذِّنُ بِمِنًى أَنْ لاَ يَحُجَّ بَعْدَ الْعَامِ مُشْرِكٌ ، وَلاَ يَطُوفَ بِالْبَيْتِ عُرْيَانٌ
“Ebubekir’in (r.a.) hac emirliği yaptığı (hicretin 9. senesi) beni gönderdi ve yıldan sonra müşriklerin hac yapamayacağını ve tavafın çıplak yapılmayacağını Mina’da dellallar/ilancılar ilan ettiler. Aynı ilanı Hazreti Ali de (r.a.) yapmış.” (Buhari, Sahih, K. Salat, bab 10)
Sevgili Peygamberimiz, Mekkeli putperestlerin hac zamanında Ka’be’yi anadan üryan, çırılçıplak tavaf ettiklerini gördüğü ve bildiği halde, hiç o konuyu gündeme getirmemiş ama insanlara ilk mesajı şu olmuş:
قُولُوا : لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ تُفْلِحُوا
“Kulü, ‘La ilahe illallahü tüflihu/Allah’tan başka yaratan, yaşatan, yöneten ve donatan yoktur’ deyin kurtulun” (Ahmet, Müsned, Rabia bin Abbad hadisi, İbni Huzeyme, Sahih, K. Vuzu, bab 124, Beyhaki, Süneni kübra, K. Vuzu, bab 78)
Lokman süresinde Lokman aleyhisselam, oğluna nasihat ederken, “Oğulcuğum, Allah’a ortak koşma; en büyük zulüm, Allah’a ortak koşmaktır” demiş.
Ortak koşmayı Mekkeli müşrikler çok iyi biliyordu ve “Yeri göğü yaratana inanırız ama biz onun dediklerini tutmayız, atalarımızın izinden gideriz” demişler.
Türkiye’deki öğrenci hareketlerinde beş binin üzerinde üniversite öğrencisinin öldürülmesinde bu çağdaş tanrıların taht kavgası vardı.
Bir grup komünizmin kriterlerinin hakim olması için savaşıyordu.
Bir kısım öğrenci de kapitalizmin kriterleri uğruna savaşıyordu.
Hâlbuki her ikisinin ekmeğini, suyunu Allah verdiği gibi, nefesini de burnunun dibine kadar getiriyordu.
Allah’ın verdiği can ve tenle, Allah’a savaş açan tağutların yolunda parasız asker olarak savaşa katılanların nefesini de kesmiyor ve o Rahman ve rahim olan Rabbimiz, kendine savaş açanların da kalbinin kan pompasının çalışmasını devam ettiriyor.
Kula kulluk, kölelik devam ediyor.
Sevgili Peygamberimiz bu durumu bir örnekle anlatıyor:
وَإِنَّ مَثَلَ مَنْ أَشْرَكَ بِاللَّهِ كَمَثَلِ رَجُلٍ اشْتَرَى عَبْدًا مِنْ خَالِصِ مَالِهِ بِذَهَبٍ أَوْ وَرِقٍ فَقَالَ هَذِهِ دَارِى وَهَذَا عَمَلِى فَاعْمَلْ وَأَدِّ إِلَىَّ فَكَانَ يَعْمَلُ وَيُؤَدِّى إِلَى غَيْرِ سَيِّدِهِ فَأَيُّكُمْ يَرْضَى أَنْ يَكُونَ عَبْدُهُ كَذَلِكَ
“Allah’a ortak koşan kişinin durumu, köleye özgürlüğünü vermek için altın ve gümüş harcayan ve evine yerleştirip şu işimi yap dediği halde, başkasının işini yapan gibidir” (Tirmizi, Sünen, K. Emsal, bab 3)
Kriterlerini Allah’ın hükmünün üstünde tuttuğu kişi, kurum veya devlet, o kulunun kanına, canına, nefesine, ciğerine hiçbir katkısı olmadığı gibi, putunun çıkarlarını engelleyenlere karşı kulunu kurban olarak veriyor.
Efendisinin kriterlerinin ayakta kalması için çalışırken, oğlunun uyuşturucu müptelası, kızının taciz ve tecavüze uğramasını görünce dünyadan, insanlardan, zamandan şikâyet ediyor de putundan şikâyet etmiyor.
Kriterlerine iman ettiği ve hep onun kriterlerini savunduğu komünist veya kapitalist putların üreticisi put insanların dinimize saldırılarına, ülkemizi çepeçevre kuşatmalarına da aldırmadan kulluk görevini yerine getirmeye çalışıyorlar.
Dünya yaratıldığı günden beri Rabbimizin koyduğu tabiat kanunları denizlerde, yıldızlarda, taşlarda, kuşlarda, çiçeklerde, böceklerde… Kanunları tıkır tıkır işlerken bu tapındıkları put insanlar, suları kirletmeye, toprakları zehirlemeye, havayı solunmaz hale getirmeye… çalışırken yeni bataklıklara saplandıklarını da bazıları gördükleri halde dönüş yapamadıklarını görüyoruz.
İşte Müslüman’ın görevi hem de en büyük ve birinci öncelikli görevi, Rabbimizin tabiat kanunları gibi, İslami kanunlarını da bu insanların aklına, gönlüne koklatmamız ve yaşanır halini göstermemiz gerekir.
Onun için de bilmemiz gerekir.
İmamlarımız camileri 24 saat aktif hale getirmeliler.
Bütün öğretmenlerimiz, hangi dersin öğretmeni iseler o ilim dalının malzemesinin kim tarafından ne zaman yaratıldığını, insanoğlunun dijital teknolojisinin her gün ve her anda ilerlediğini ama ilk insan Hazreti Adem aleyhisselamın beyninin yaratıldığı anda mükemmel olduğunu ve dijital teknolojiyle beyin araştırmalarında daha yolun yarısına bile varılmadığını anlatan bilimsel makalelerden de destek alarak Allah celle celalühe teslim olma yolunu açmaya çalışsınlar.
Sevgili Peygamberimiz:
عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ، عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ: مَثَلُ الْمُؤْمِنِ وَمَثَلُ الإِيمَانِ، كَمَثَلِ الْفَرَسِ فِى آخِيَّتِهِ يَجُولُ، ثُمَّ يَرْجِعُ إِلَى آخِيَّتِهِ،
“Mü’min ve iman, kazığa bağlı at gibidir. İpin uzunluğunca dolaşır durur sonra kazığa geri döner.
Mü’min de gaflete düşer, hata eder, imandan uzaklaşır ama sonunda imana gelir.” (Ramehürmüzi, Emsal’ül Hadis)
Bizim çivimiz de, ipimiz de İslam dinidir.
Gönlümüzdeki tasmalardan kurtulalım.