Haberin Kapısı
2022-01-25 17:18:07

Havalar havalandırır bizi

Mahmut Toptaş

25 Ocak 2022, 17:18

Kışın, kalın yünlüleri giydiren, yazın, ince pamuklular giydiren havalar.

Deniz kenarında denize doğru dönüp gözlerimizle ufku gözlerken, burnumuzla deniz havasını ciğerlerimize doldururken ayaklarımızın yerden kesildiğini hissederiz.

Dağ başlarında deli taylar gibi gezerken, burnumuzun hava ile havalandığını hisseder, başımızı göklere diker, Rabbimizin büyüklüğünü hissederiz.

Grip olmamıza, kırk derece ateşlenip, iliklerimize kadar sızıyı hissetmemize sebep olan havalar.

Altı yönden esen rüzgârlarla, her saniye muhtaç olduğumuz, ciğerlerimize bayram ettirdiğimiz havalar.

Onsuz olamadığımız havalar.

Kar havası, yağmur havası, bahar havası, yaz havası, güz havası, kış havası…

Her birinin kendine göre vardır faydası.

Çünkü Rabbimiz, boş, gayesiz, hikmetsiz, faydasız hiçbir şey yaratmamıştır.

Poyrazın suyu dondurup buz haline getirmesinin faydaları yanında, aynı buzu bir anda eriten lodosu da yaratmıştır.

İnsanlar kayıp düşmesin diye dükkânının önündeki kaldırımın buzlarını baltayla, keserle, kürekle kırmaya çalışan ama bir parça koparamayan esnaf, biraz sonra esen lodosla şehrin bütün kaldırımlarının, sokaklarının, caddelerinin buzunu eritiverdiğini de görür.

Taş yüreklilerin, buz gibi soğuk insanların gönlünü yumuşatmak, ipekten yumuşak, ana yüreği gibi sıcak kelimelerle olur.

Rabbimiz, Musa ile Harun aleyhisselamları Firavun’a gönderirken kavl-i leyyin/en yumuşak kelimelerle konuşmalarını istemiş. (Ta-Ha süresi, ayet 20/44)

Konya havası, Erzurum havası, Aydın havası, Zeybek havası gibi nefsimizi havalandıran havalar vardır.

Bunlar bizim dışımızda esen havalardır.

Bir de içimizde esen havalar vardır.

Aslında hepimizin başında kavak yelleri eser.

Başın göklere değecekmiş gibi yükseklerde olan kavak ağacı rüzgârın en dingin olduğu bütün yaprakların kıpırdayacak halinin kalmadığı anlarda bile kavak ağacının bütün yaprakları kıpır kıpır eder.

Sesini duyamayan sağırlara da parlak yapraklarıyla neşe saçar.

İçimizde esen havalar da sinirimizi, stresimizi, gamımızı kederimizi giderir.

Dışımızda esen havaların kara bulutları dağıttığı gibi, içimizde esen kavak yelleri de efkâr dağıtır, hüznü sevince çevirir, kaygıyı neşeye döndürür.

Havalanın ama kimseye hava atmayın, yukardan bakmayın.

Cehennemin bir adı da “Haviye”dir. (Karia süresi, ayet 101/9)

Heva/hava kelimesinden türetilmiş.

İçimizde esen havalara, “Heva” denir ve  nefsimizden esenler bizi Haviye’ye sevk eder.

Hevasına kapılan, Haviye’ye doğru koşanların, babadan miras mallarını da yele verdikleri, saçıp savurdukları, elde avuçta hiçbir şey bırakmadıkları da bu dünyada görülmüştür.

Kendi elinin bir tek çizgisine sahip olamayan, her saniye yaratanın gönderdiği havayla hayatta kalan, hastalığını engelleyemeyen, ihtiyarlayan adam, kendi hevasından ürettiği fikirleri, yaratıcısının ve onun elçisinin getirdiği ayet ve hadislerinden üstün görerek kendi nefsine tapınandan bahseder Kur’an-ı Kerim.

Rabbimiz en tehlikeli rüzgârın içimizde estiğini haber veriyor:

“Hevasını ilah edineni gördün mü?” (Furkan süresi, ayet 25/43)

“Onlar ancak zanna ve nefislerin hevasına uyarlar.” (Necm süresi, ayet 53/23)

“… Kim Allah’a ortak koşarsa, sanki gökyüzünden düşüyor da kuş onu kapıyor veya rüzgâr onu uzak bir yere uçuruyor gibidir. (İmanın yüceliğinden inkârın uçurumuna düşer.) (Hac süresi, ayet 22/31)

“…Demek size Resul, ne zaman nefislerinizin hoşlanmayacağı şeyi getirirse siz büyüklük taslayarak, bir kısmını yalanlayıp bir kısmını öldürecek misiniz?” (Bakara süresi, ayet 2/87)

Yani, “Ben hiçbir kimseye ve hiçbir şeye tapmam” diyen de Firavun gibi kendine tapınıyor.

Nefsimizin hevasına kapılarak, Haviye’ye düşmeden,

Gönül harmanını yele vermeden,

Ten ve canımızı yaratanın vahyine kaptıralım kendimizi.

Rahmet denizine yelken açıp, O’nun elçisinin kılavuzluğunda, iki dünyamızın cennet olması için çalışalım, el ele, gönül gönüle.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.