Siyer veya siret kitabı okumak istediğinizi biliyorum.
Bana çokça “Peygamberimizin hayatını öğrenmek için hangi kitabı okuyayım?” diye sorulur.
Ben de ona “Kur’an-ı Kerim’i bir tefsirden oku.”
Kur’an-ı Kerim baştan sona kadar her sûre ve ayet, Sevgili Peygamberimize, geçmişten örnek haberler, emirler, yasaklar, tavsiyeler… olarak indiğinden siret kitabı olarak hatasız kitaptır.
“Kur’an’da en fazla hangi peygamberden bahsedilir?” sorusuna bazıları Musa aleyhisselam derler ama hatalıdır.
Diğer peygamberlerle kıyasladığımızda doğru, Muhammed aleyhisselamla kıyasladığımızda doğru değildir.
Sevgili Peygamberimizin hayatını öğrenmek için en sağlam siret kitabı, hadis-i şerif kitaplarıdır.
Tefsir kitaplarımız, ayetlere mana verirlerken birinci derecede Kur’an’ı yine Kur’an ayetleriyle açıklamaya, ikinci derecede Sevgili Peygamberimizin söz, davranış ve onaylamalarıyla açıklamaya çalıştıklarından tefsir kitaplarımız iki kaynağı birleştiren kitaplarımızdır.
Bugünkü konumuz, meal veya tefsir okurken dikkat edeceğimiz şeylerdir.
Şu ayetleri okuyun:
“Musa’nın olayı sana geldi mi?
Hani Rabbi ona Tuvâ’da, kutsal vâdide şöyle seslenmişti:
Firavuna git. Çünkü o azdı.
(Ona) söyle: “Arınmak ister misin?”
Seni Rabbinin yoluna götüreyim ki (azabından) korkasın.
(Musa) Ona en büyük âyeti gösterdi.
O, hemen yalanladı ve isyan etti.
Sonra koşarak geri döndü.
(Halkını) topladı ve bağırdı!
“Ben sizin en yüce Rabbinizim” dedi.
Bunun üzerine Allah onu hem âhiret ve hem de dünya cezasıyla cezalandırdı.
“Şüphesiz bunda korkan için ibret vardır.” (Naziat Sûresi, ayet 79/15-26)
Bu ayetleri okuyan ve okutan kardeşlerimiz, ilk muhatap şu anda bizleriz.
Her ne kadar Musa aleyhisselam ile Firavun arasında geçen bir konuşma ise de bugün bize hitap etmesi için son peygamber Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve selleme inmiş ve kıyamete kadar gelecek insanlara yol göstermesi ibret alınması için indirilmiştir.
“Firavun’a git” emri sana, bana, ona, size, bize onlara emrediyor.
Bu ayeti okuduğunda gücünle orantılı olarak görevini yapacaksın.
Çağdaş Firavunlardan birinin yanına gitmek mümkinse gitmeli.
Mümkin değilse yazılı, sesli, görüntülü mesajlarla ulaşılmalı.
Bu mesajı ulaştırırken nezaket ve ipek gibi yumuşak ve tatlı dil, Kur’an’ın ifadesiyle “Kavl-i Leyyin” kullanmaya dikkat edilmeli.
Ayetlerin sarf, nahv, dil yönüyle tefsir eden Kadı Beydavi, Celaleyn gibi değerli tefsirleri birkaç defa okuduğu ve okuttuğu halde gramer ve dil yönüne takılıp kaldığından, Kur’an-ı Kerim’in muhtevası/içeriği hakkında bilgisi olmayan değerli hocalar gördüm. Bu da olmaz.
Tebliğde küfretmek olmadığı gibi, kelimeler arasında aynı manayı ifade eden iki kelimeden en yumuşak olanı seçilmeli.
Kendi kısır düşüncelerimizin damgasını taşıyan fikirleri değil, Rabbimizin ayet ve hadisleri tebliğ edilmeli.
Kendi sözümüzü söyleyip, “Kur’an’da veya hadiste böyle diyor” demekten, cehennemden kaçar gibi kaçmalıyız.
Firavunlaşmış insanlara cevap verirken senin bu söylediğine filan peygamber şöyle cevap vermiş” diyerek doğrusunu sunmalı ve ayetin sûresini ve numarasını da vermeli.
Muhatabınız, o rakamları hafızasında tutup bakacaktır.
“Laftan anlamıyor, kaç defa söyledim, yazdım…” demeyin.
Biz görevimizi yapıyoruz ve son nefesimizi de bu yolda vermek istiyoruz.
Miladi 610’da Sevgili Peygamberimizi dinlediği halde 21 yıl düşmanlığına devam edip 22’nci yılda, Mekke fethinde Müslüman olan sahabeler var.
Fıkıh kitabı okurken okuduğumuz her hükmü o gün uygulamaya çalışacağız
Fıkıh kitabından “Riba” bahsini acele okuyup, saat 17’den önce bankaya borcunun faizini yetiştirmeye koşarken, Allah’a ve Rasülü’ne karşı savaşa koştuğumuzu hatırdan çıkarmayalım.