Karada, denizde ve havada hayat sürerken, bakışımızda, adım atışımızda, tutuşumuzda, nefes alışımızda, duyuşumuzda hep Rabbimizin yarattığı tabiat kanunlarına uyarsak hayatımız güzel oluyor. Ne zaman biz insanlar, tabiata müdahale ediyoruz, işte orada bozulmalar öylesine büyük oluyor ki, bir ülkenin başa çıkması mümkin olmadığından, olaya Birleşmiş Milletler el atıyor. Kapitalistlerin kirlettiği dünya için, “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Toplantıları” yapılıyor, kararlar alınıyor.
Kirleten kim?
Bu toplantılara katılan en büyük kapitalistlerin sözcüsü durumunda olan devlet başkanları. Düzeltebilirler mi? Hayır. Bir tarafı düzeltirken öbür tarafta açtıkları kara deliklerin farkına elli yıl sonra varan bir güruh yetiştirdi bu inkârcı eğitim. Bundan 1456 yıl önce, Pers İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Habeş İmparatorluğu’nun ortasında, Mekke’de Peygamber olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz, bir tarafta kralların ve ateşgedelerin, bir tarafta, kral ve papalarının, kurallarına, kanunlarına uyarak halkının ve sömürdüğü ülkelerin anasını ağlatarak yönetiyorlardı. Kral-Papa ikilisinin koyduğu kanunlar, Zerdüşt’ün koyduğu kanunlar uygulanırken kilise ve ateşhaneler puthane görevi yapmışlar ama asıl söz yine kendini Firavun gibi Rab yerine koyan insanlardırlar.
Bunların koyduğu kuralları, kilise ve ateşhanede öğretilerek insanları cehenneme yakıt yapan sistemlere yol göstermek üzere gönderilen Sevgili Peygamberimizin Rabbinden aldığı ve insanlara tebliğ ettiği ilk şey, ilim, okumak ve kalemdir. (Bakınız Alak süresi) Kur’an-ı Kerim’de adı geçen Lat, Uzza, Menat, (Bakınız Necm süresi, ayet 53/19-20) Vedd, Süva’, Yeğus, Yeuk ve Nesr putları, daha önce yaşamış ve insanları Allah’ın dininden uzaklaştırmış kendi kanunlarını uygulamış insanlar adına dikilen putlardırlar. (Bakınız, İbnü’l Kelbi, (d. Hicri 120, miladı 738) Kitabü’l Esnam/Tercemesinin adı, Putlar Kitabı)
Rabbimiz onlardan haber veriyor:
“(Kâfirler) dediler: Sakın ilâhlarınızı terk et¬meyin. Vedd, Süva’, Yeğus, Yeuk ve Nesr (ilâhları¬nızı) terk etmeyin.” (Nuh süresi, ayet 71/23)
Sevgili Peygamberimiz, gelmiş geçmiş ve gelecek bütün eğitimcileri ve onların eğitim malzemelerini yaratan Rabbinin tebliğ ettiği eğitimle işe başlamış ve bu eğitimle insanların ekonomisi, karnını doyurma işinden önce akıllarını ve gönüllerini özgürleştirme işine girmiş.
Bütün peygamberlerin insanlara en önemli tebliğinin başında gelen şey insanları, insanlara kul-köle yapan put insanlardan kurtarmak olmuş.
Rabbimiz bunu şöyle haber verir:
“Senden önce gönderdiğimiz her Peygam¬bere: ‘Benden başka ilah (yaratan, yaşatan ve yöneten) yoktur, bana ibadet edin’ diye vahyettik.” (Enbiya süresi ayet 23/25)
Bu ayetin manasını Yunus Emre şiirleştirmiş ve:
“Taştı rahmet deryası,
Ğark oldu cümle ası,
Dört kitabın manası,
La ilahe illallah” deyivermiş ve halkımız da onu asırlardır ilahi olarak okumaya devam ederken, günümüzde yine okunmasına rağmen yönetim biçimimizi Batı’dan ithal etmeye devam ediyoruz.
Hâlbuki Allah celle celalüh, Resulünü niçin gönderdiğini bildirdiği ayetlerden birinde, “İyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak, haramları belirlemek, helal ve temiz olanları öğretmek ve en sonunda o peygamber:
… yüklerini ve üzerlerin¬deki zincirleri/bağ¬ları kaldırır…” buyurur. (A’raf süresi, ayet 7/157)
Birinci işimiz, ilahi eğitim ve insanların üzerine demirden ağlarla abananların, zincirlerini kaldırmaktır.