İstikamet; dosdoğru olmak, ifrattan sakınmak ve tefrite düşmemektir.
Kalp, istikamet üzere olursa dilde de bedenin amellerinde de istikamet olur.
“İstikamet, tilkiler gibi hilekârlığa sapmamaktır.”
(Hz. Ömer r.a.)
Harama helal fetvası aramamak; itikatta, ahlakta ve amelde Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat yolundan, çizgisinden ayrılmamaya dikkat etmektir istikamet.
Mümin, sorumlu olduklarıyla birlikte emrolunduğu gibi istikameti takip etmelidir.
Bu şekildeki ilk emri Allah’tan alan Hz. Peygamber Efendimizdir:
“Sen ve beraberindeki tövbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi müstakim ol! (İfrata veya tefrite düşerek) aşırı da gitmeyin! Muhakkak O, yaptıklarınızı daimi olarak hakkıyla görücüdür.”
(Hûd sûresi 11/112)
İstikamet, ifratın ve tefritin ortasıdır. Emrolunduğu gibi iman ve amel etmektir.
Emrolunduğu gibi müstakim olmak/dosdoğru olmak; iman ve amel birlikteliğine ermek, iç ve dış uyumu sağlamak, Allah Teâlâ’nın itikâdî ve amelî olarak çizdiği sınırın dışına çıkmamak, ifrat da etmemek tefrite de düşmemektir.
Bu emir, doğrudan doğruya Hz. Peygamber’e (s.a.s.) ve onun şahsında temsil ettiği herkese emirdir. Hz. Peygamber devlet başkanı, İslâm davasının lideri, aile reisi, imam, mürşid, genelkurmay başkanı idi.
Bu âyet-i kerîme, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) şahsında devlet başkanına, “sen beraberindeki bakanlarınla birlikte emrolunduğun gibi müstakim ol”; İslâm davasının liderlerine, “sen beraberindeki üyelerinle birlikte emrolunduğun gibi müstakim ol”; imamlara, “sen beraberindeki cemaatinle birlikte emrolunduğun gibi müstakim ol”; mürşidlere, “sen beraberindeki müridlerinle birlikte emrolunduğun gibi müstakim ol”; genelkurmay başkanlarına, “sen beraberindeki kuvvet komutanlarınla birlikte emrolunduğun gibi müstakim ol” diye emirdir.
Hakka vasıl olmak ancak istikamet iledir.
İstikamet, doğruluktur; hedef, yol, prensip, lider ve yolcu itibariyle doğru olmaktır.
Hedefin doğruluğu, niyette sırf Allah rızasını elde etmek ve ihlaslı olmakla,
Yolun doğruluğu, itikadda Ehl-i Sünnet, amelde İslam Fıkhına uygunlukla,
Prensibin doğruluğu, Usûliddîne ve Usûl-i Fıkha uygunlukla ve Sünnet’e uymakla,
Liderin doğruluğu, Hz. Peygamber’i örnek almakla,
Yolcunun doğru olması, doğru yolda ve doğru lideri izlemekledir.
Bu doğruluklarda yürümek zor, hedefe ulaştıktan sonra doğruluk üzere, hiç eğilmeden devam ve sebat edebilmek daha zordur.
“Aşırı gitmeyin" demek, Allah Teâlâ’nın çizdiği sınırı aşmayın, doğruluktan ayrılıp ifrata ve tefrite sapmayın demektir.
“Muhakkak O, yaptıklarınızı daimi olarak hakkıyla görücüdür” demek, bütün yaptıklarınızı ve yapacaklarınızı görür, şu an yapıyor olduklarınızı da görüyor, kalpten geçenleri bile bilmektedir.