B) Caminin Maksadı/Fonksiyonu:
2. Allah Teâlâ’yı zikir, namaz ve Kur’ân okumak
Sahâbeden olan Enes b. Mâlik Mescid-i Nebevî’de olan bir olayı şöyle anlatmıştır:
Bir defasında biz mescidde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte bulunuyorduk. Ansızın bir bedevî çıkageldi ve mescidin içine bevletmeye kalkıştı. Bunun üzerine Rasûlullah’ın ashabı:
Heey... heey!... (vazgeç, yapma!) dediler.
Hz. Peygamber ise:
“Onun bevlini kesmeyin, bırakın onu!” buyurdular.
Ashap, bedevînin bevlini bitirinceye kadar onu bıraktılar. Sonra Rasûlullah (s.a.s.) onu çağırarak kendisine şunları söyledi:
“Şüphesiz bu mescidler ne şu bevlden ve de pislikten hiçbir şeye uygun değildir. Bunlar ancak Allah’ı zikretmek, namaz kılmak ve Kur’an okumak için (yapılmış)tır.”
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ashaba dönerek:
“Siz ancak kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz, zorlaştırıcı olarak değil. O (bedevinin) bevli üzerine büyük bir kova dolusu su dökünüz!” buyurdu. (Müslim, Tahâret, 100; Buhârî, Edeb, 35, 80; Ebû Dâvûd, Tahâret, 138.)
Hadîs-i şerîften alınması gereken dersler ve ibretler:
a) Hadîs-i şerîfte camilerin; zikrullah, namaz ve Kur’an okumak için olduğu ifade edilmiştir.
Zikrullah ifadesi çok geneldir. Allah için yapılan, Allah’ı hatırlatan her şey zikrullahın kapsamına girer. Allah’ı isimleriyle zikretmek, namazdan bahsetmek, namaz kılmasını öğretmek, Kur’ân okumasını öğretmek de mescidin maksadına ve zikrullahın kapsamına dâhildir. Mescidde, namaz düşüncesiyle uyumak da yine bu tarifin içine girdiğinden câizdir. Vaaz ve nasihat etmek ve dinlemek, ilim öğrenmek ve öğretmek, namazı beklemek ve sahih bir maksatla camide oturmak da aynı tarifle müstehaptır, denmiştir.
b) Hz. Peygamber’in bu tavrı, cahile rıfk ile muameleyi, kolaylık göstermeyi ve daima kalbini yatıştırma tarafına yönelmeyi ifade eder.
c) Mescidlerin pisliklerden muhafaza edilerek temiz tutulması vâciptir.
d) Camide dünya kelâmı konuşmaya gelince: Fudayl b. İyaz, dünyayı, “Seni Mevlâ’ndan ayıran her şey senin dünyandır” diye tarif etmektedir. Bu tarife göre, Allah’a yaklaştıran dünyevî hususlardan konuşulursa zikrullaha dâhil olur. Allah’tan uzaklaştırırsa, işte yasaklanan da budur. Aynı zamanda camide konuşulan ve yapılan şey, caminin esas fonksiyonları olarak sayılan zikrullah, namaz ve Kur’an okumaya mani olmamalıdır.
e) Müslümanların cami dışında birbirlerine rıfk ile muamele etmesi beklenirken cami içinde rıfk ile muamele etmeleri elbette daha çok beklenir.
f) Cami gibi önemli bir yerde yapılan yanlış bir işe karşı Hz. Peygamber (s.a.s.)’in, Ashabın doğru düşünce ve iyi niyetle nehy-i ani’l-münker yapmalarına karşı çıkıp rıfk ile muamelede bulunulmasını emretmesi -yani bevlini bitirmesine müsâade etmesi- şu kaideyi doğurmuştur: İki yanlışlığın büyük olanı küçük olana katlanmakla defedildiği gibi, iki maslahattan büyük olanı da, küçüğünün terk edilmesiyle elde edilir. Şöyle ki, mescidde bevl etmek bir yanlışlıktır. Fakat bevli kestirmek ondan daha büyük bir yanlışlıktır. Bu hadisede bevle katlanılmış, o adama engel olmaktan doğacak büyük yanlışlığın önüne geçilmiş olundu. Aynı şekilde mescidi temiz tutmak bir maslahat iken bevlini bitirinceye kadar o kimseyi serbest bırakmak ondan daha büyük bir maslahattır. Bu maslahatı elde edebilmek için küçüğüne katlanılmıştır. (Davudoğlu, Ahmed, Sahîh-i Müslim Tercüme ve Şerhi, II, 435-440.)
İnsanın kalbini kazanmak mescidi kazanmaktan daha önemlidir. Çünkü mescidler/câmiler insanların kalplerini kazanmak, imanlarının kemale ermelerine vesile olmak için inşa edilmişlerdir.