Öğretimde Neleri Vermeliyiz?
(Devamı)
5. İslâm’a davet dersleri okutulmalıdır.
İslâm’da bilmek bir farz, bildirmek diğer bir farzdır. Anlamak farz, anlatmak da ayrı farzdır. İnanmak ayrı farz, inandırmaya vesile olmaya çalışmak ayrı bir farzdır. İmanın amele dönüşmesi bir farz, başkasının amel etmesine sebep olmaya çalışmak diğer bir farzdır.
Fakat bu sebep olabilmek; bildirmek, anlatmak, inandırmak ve amele dönüştürmeye çalışmak ayrı bir ihtisas ister. İşte bundan dolayı İslâm’a Davet ve Davet Metodu ile ilgili yazılmış eserler tahlil edilerek okutulmalıdır.
Bu konuda önce İslâm, genel hatlarıyla özellikle üst kimliğimiz olan icma edilmiş konular, sonra yanlış sistemler genel hatlarıyla öğretilmelidir.
Müslümanlara nasıl nasihatte bulunulacağı ve diğer insanlara nasıl tebliğ edileceği, Hz. Peygamber (s.a.s.) örnek alınarak öğretilmelidir.
Tarihte başarılı olmuş büyük İslam davetçilerini tanımak ve onlardan istifade etmeye çalışmak gerekir. Zamanın hali ve zamandaki insanlara tesir eden fikirler, huylar ve güçler tanıtılmalıdır.
6. Şahıs olarak, Müslüman ve millet olarak “ne idik, ne olduk ve ne olmalıyız?” sorularına cevap olabilecek bilgi genel hatlarıyla öğretilmelidir.
Şahıs olarak temizdik, gayr-i milli eğitimin ve çevrenin kiriyle kirlendik; Müslüman olarak, İslam Medeniyetini kurduk, nice eserler meydana getirdik, yükseldik sonra nefislerin ve düşmanların istilasına uğradık; millet olarak İslâm’a girdik ve yükseldik sonra nefislere ve cehalete razı olunca çöküş başladı ve düşmanların itikadî ve iktisâdî istilasına uğradık.
Halimizi ve konumumuzu idrak etmemiz için işte bütün bunlar öğrenilmeli ve nasıl ayağa kalkacağımız öğretilmelidir. Çünkü düştüğünü idrak eden, ayağa kalkmanın gerekliliğini hissedebilir. Bu idraki kazanmak ve kazandırmak için önce doğru ve isabetli bilgiyi sonra sorumluluğumuzla ilgili tefekkürü kazanmak ve kazandırmak gerekir.
7. Kabiliyetine uygun olan meslekte uzmanlaşmanın yolları öğretilmelidir.
Bu konuda Müslümana gerekli olan, önce mesleği ile ilgili İslâm Fıkhındaki hükümleri, sonra mesleğinde ehil olmanın şartlarını bilmektir. Çünkü başarılı ve faydalı olmak, ancak ehil ve âdil olmak, kısacası İslâmî şahsiyet sahibi olmakla anlamlıdır. Zira Allah Teâlâ, âyet-i kerîmede Müslümanlara önce işleri ehline vermeyi sonra adâletle hükmetmeyi emretmiştir.