Haberin Kapısı
2023-11-08 14:22:13

SORUMLULUKLARIMIZ

İbrahim Cücük

08 Kasım 2023, 14:22

1. Allah Teâlâ’ya karşı görevimiz: ŞÜKÜR

Neden şükür?

Üzerimizde Allah’ın daimî nimetleri var. Hiç para vermediğimiz, olmazsa hayat olmaz olan oksijen nimeti!

En büyük iki nimet: İman ve sağlık.

İşte bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

اَلَمْ تَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ وَاَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةًۜ وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُن۪يرٍ .

“Allah'ın, göklerde ve yerdeki (nice varlık ve imkânları) sizin emrinize verdiğini, açık ve gizli nimetlerini size bolca ihsan ettiğini görmediniz mi? İnsanlar içinde -bilgisi, rehberi ve aydınlatıcı bir kitabı yokken- Allah hakkında tartışan kimseler vardır.”

(Lokmân sûresi 31/20)

Evrendeki yerler ve gökler, emrimize verilmiştir. Havada uçan kuşlar gibi uçakların havada uçmaları da Allah’ın insanlık ailesine verdiği bu nimet sayesindedir.

Allah’ın bize verdiği zahir/açık ve bâtın/gizli nimetler!

Açık nimetlerin en üstünü sağlıklı vücut, gizli nimetlerin en üstünü imandır.

Dünyadan daha kıymetli olan vücut, emrimize verilen yerler ve gökler, bize verilen emanet nimetidirler.

Emanetin gereği, emanet edilen nimete hıyanet etmemek, fıtratı bozmamak, emaneti verenin rızası doğrultusunda kullanmak gerekir.

İnsanlar arasında karşılıklı hediyeleşmede veya yardımlaşmada karşıya teşekkür etmek, insanlığın, kıymet bilmenin gereğidir. Esas teşekkür, insanlar vasıtasıyla da olsa bütün nimetlerin sahibi olan Allah’a olmalıdır. İşte biz de bu manada bütün hamdleri/övgüleri Allah’a nispet etme, bütün övgülere müstahak olduğunu ifade etme manasında “elhamdü lillâh” diyoruz.

Sağlığın şükrü, vücut nimetini yanlışlardan korumak ve verenin rızasında kullanmaktır.

İman nimetinin şükrü, imana göre amel etmek yani sâlih amel işlemektir. Sâlih amelin manası, imana uygun amel, sünnete uygun ve ihlaslı olan ameldir.

İmanı korumak ve kemale erdirmeye çalışmak da şükürdendir.

Şükür, bütün nimetlerin Allah’ın emaneti olduğuna kalple itikad etmek; bütün nimetlerin Allah’ın olduğunu dil ile itiraf etmek; dil ve bedenle de inkıyâd/ibadet ve taat üzere olmaktır.

İmanı korumak ve kemale erdirmek için şu dört şey gerekir:

Sahîh ilim, sâlih amel, Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadîs-i şerîflerde geçen zikir, dönüştürücü fikir/tefekkür.

İlim için gereken, faydalı ve lazım olan olmalı, istifade edeceği üstadı olmalı ve üstada sormalı, üstat da aydınlatıcı kitaba müracaat etmelidir.

2. Kendimize Karşı Sorumluluklarımız

Âiledeki konumumuz, işteki konumumuz açısından sorumluluğumuz.

Rasûlullah Efendimiz şöyle buyurmuştur:

كُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، اَلْإِمَامُ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ ، وَالرَّجُلُ رَاعٍ فِى أَهْلِهِ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ ، وَالْمَرْأَةُ رَاعِيَةٌ فِى بَيْتِ زَوْجِهَا وَمَسْئُولَةٌ عَنْ رَعِيَّتِهَا ، وَالْخَادِمُ رَاعٍ فِى مَالِ سَيِّدِهِ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ ، فَكُلُّكُمْ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ.

“Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın, kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr, efendisinin malının çobanıdır; o da sürüsünden sorumludur. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve güttüğü sürüsünden sorumludur.”

(Buhârî, Cum`a, 11, İstikrâz, 20, Itk, 17, 19, Vesâyâ, 9, Nikâh, 81, 90, Ahkâm, 1; Müslim, İmâre, 20; Ebû Dâvûd, İmâre, 1, 13; Tirmizî, Cihâd, 27.)

Her birimiz, bulunduğumuz konumumuzun hakkını vermemiz gerekmektedir.

Âilemizden maddî ve manevî yönden sorumluyuz.

Âilemizin geçiminden sorumluyuz.

Hz. Peygamber (s.a.s.), âilesine cömertlik edene meleğin duası ve cimrilik edene bedduasını bildirmiştir:

مَا مِنْ يَومٍ يُصبِحُ العِبَادُ فِيهِ إلَّا مَلَكَانِ يَنزِلَانِ، فَيَقُولُ أَحَدُهُمَا: اَللَهمَّ أَعْطِ مُنْفِقاً خَلَفاً، وَيَقُولُ الْآخَرُ: اَللَّهُمَّ أَعْطِ مُمْسِكاً َتَلَفاً.

“Her sabah iki melek iner. Biri: Ya Rab! İyilik edene malının karşılığını (halef) ver, der. Diğeri de: Ya Rab! Cimrilik edenin malını telef et, diye dua eder.”

(Buhârî, Zekât, 27; Müslim, Zekât, 57.)

Manevî yönden sorumluluğumuz hakkında Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا قُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْل۪يكُمْ نَاراً وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ ...

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennemden koruyun.”

(Tahrîm sûresi 66/6.)

İster aile içinde ister iş hayatında başarılı olabilmek için daima Allah’tan yardım istemek gerekir.

وَمَا تَوْف۪يق۪ٓي اِلَّا بِاللّٰهِۜ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَاِلَيْهِ اُن۪يبُ .

“Benim başarım ancak Allah’ın yardımıyladır. Sadece O’na tevekkül ettim ve daima O’na yöneliyorum.”

(Hûd sûresi 11/88.)

Her şeyin yaratıcısı Allah’tır, benim başarımı da yaratan Allah’tır, öyleyse fiilî duaya müracaat etsek bile bu fiilî dua yaratıcı olmadığı için kavlî duaya müracaat gerekmektedir.

Tevekkülden önce, ilim, tefekkür, tasavvur, kasd, azim; azimden sonra tevekkül, irade, fiil, eser…

Çünkü âyet-i kerîmede Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

فَاِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّل۪ينَ .

“Azmedince Allah’a tevekkül et! Muhakkak Allah tevekkül edenleri sever.”

(Âl-i Imrân 3/159.)

Tevekkül edip bırakmak değil, irade ile fiile geçmek, daima sözlü olarak Allah’a iltica, müracaat, yönelmek, dönmek gerekiyor. Çünkü her işimizi yaratan Allah olduğu için, daima Allah’a muhtaç olduğumuz için daima Allah’a dönmek yönelmek gerekiyor.

2. Kendimize karşı (devam)

Allah Teâlâ’dan nasıl yardım isteyebiliriz?

Bunu da Rabbimiz şu âyet-i kerimeyle bildirmiştir:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اسْتَع۪ينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِۜ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَ .

“Ey iman edenler! Allah’tan sabır ve namazla yardım isteyiniz! Muhakkak Allah sabredenlerle beraberdir.”

(Bakara sûresi 2/153.)

Yardımını istediğimiz zat kim?

Yardımını istediğimiz zat, her şeyi bilen, here şeye gücü yeten ve ne irade etse hemen oluveren Allah Teâlâ’dır. İşte bu şuurla yardım isteyelim.

Âyette önce sabırla yardım istemek gerektiği ortaya konulmuştur.

Sabır, fiilî duadır. Bir şeyi elde etmenin şartlarını yerine getirmektir. Başarı için sabır, sebat etmektir, sıkıntıdan kurtulmak için sıkıntıya katlanmaktır. Sabrı Allah emretmiştir. Sabır şartına uymak ilahî bir emirdir.

Sabır fiilî duadır ama yaratıcı değildir. İşte bundan dolayı kavlî duaya müracaat ediyoruz.

Namaz, en kapsamlı kavlî duadır.

Namazda temizlik, farzdır, Kâbe’ye yönelmek farzdır, Kur’ân-ı Kerîm’den okumak farzdır, Kur’ân-ı Kerîm’in fihristesi olan Fâtiha’yı okumak vaciptir, namaza başlarken Allâh demek farzdır, ekber lafzıyla beraber Allâhu ekber demek, vaciptir, her rükün arasında Allâhu ekber/yegâne büyük Allah’tır demek sünnettir.

Allah (c.c.) sabredenlerle beraber olması; imanda, sâlih amellerde, yasak olanlardan sakınmada, şüphelilerden bile uzak durmada sebat eden mü’minlerle beraber olması, kula sahip çıkması, yardım etmesi, doğru ve isabetli olanı kula ilham etmesi, kulu düşmanlara bırakmayıp zaferler nasip etmesi demektir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.