Kanaat; açgözlülük etmemek, tok gözlülük etmektir. İnsanın, elindekilerini yeterli görmesidir.
Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Sizden kim nefsinden emin, bedeni sağlıklı ve günlük yiyeceği de varsa sanki dünyalar onundur.”
(Tirmizî, Zühd, 34, (2347); İbn Mâce, Zühd, 9, (4141)
“Kim iffetli olur (istemez) ise, Allah onu iffetli olmaya muvaffak kılar. Kimin gönlü tok olursa, Allah da onu gönlü tok kılar. Kim sabırlı olursa Allah onu sabırda muvaffak kılar. Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir iyilikte bulunulmamıştır.”
(Buhârî, Zekât, 50; Rikâk, 20; Müslim, Zekât, 124; Muvatta, Sadaka, 7; Ebû Dâvûd, Zekât 28; Tirmizî, Birr, 77.)
“Zenginlik, mal çokluğu değil; esas zenginlik gönül zenginliği /tokluğudur.”
(Buhârî, Rikâk, 20; Müslim, Zekât, 120; Tirmizî, Zühd, 40)
Kanaat ve gönül tokluğu, bir bakıma Allah’ın taksimatına razı olmak bir bakıma da Allah’a tevekkül etmek ve güvenmektir.
Kanaat, manevî zenginliktir, bitmeyen hazineye sahip olmak ve huzur sebebidir.
Kanaat, az ile yetinmektir, aza razı olmaktır.
Kanaat, geçimde iktisat, harcamada ölçülü olmaktır.
Kanaate ulaşmanın şartı, israfı azaltmak, sonra da yok etmektir. Ayrıca iktisada yani orta yola alışmak, sonra da aza bile razı olmaktır. Zira az ile yetinen ev halkının idaresi kolaylaşır. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) aile içindeki huzurunda bu anlayışın faydası büyük olmuştur.
Kanaat ehlinin mal kazanıp Allah yoluna harcamasına onun kanaati mani olmaz. İktisadî buhran içinde kıvranan milletler, nasıl yaşayacaklarını görmek istiyorlarsa Hz. Peygamber’e (s.a.s.) bakmalıdırlar.
Huzurun kaynağı; öncelikli olarak zenginlik değil, önce iktisada önem verme, israf etmeme, adaleti hâkim kılma ve hakkına razı olma öğretimini temin etmek ve bu öğretime göre kendimizi eğitmek sonra da ekonomiyi bu anlayış üzerine rayına oturtmaktır.
Bir toplum, varlıkla da yoklukla da imtihan olduğunu ve kanaat ehlinin kimseye muhtaç olmadığını bilir, israf etmemek ve azla yetinmek sûretiyle buhranların atlatılacağı şuuruna ulaşırsa sıkıntısının çoğunu atlatacak demektir.
“Yeryüzündeki bütün ıstıraplar, aza kanaat etmemekten doğar.”
Firdevsî
“İnsanların en mutlusu, kalbi ilimle dolu ve bedeni sabırla süslü olup elindeki ile yetinen kişidir.”
Süfyan-ı Sevrî (rh.a.)
“Kanaat etmekten hiç kimse ölmemiştir; hırs besleyerek hiç kimse padişah olmamıştır.”
Mevlana
“Zenginlik ve izzet, meydana çıkarak bir arkadaş bulmak için dolaşmışlar, kanaate rastlamışlar ve onun yanında karar kılmışlar.”
Vehb b. Münebbih
Kanaat ehli olmayan zengin de olsa herkese dert yanar ve dilenmeye bile yönelebilir. Hâlbuki dilencilik dünya ve âhiret zillettir.
İşte bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“İnsanlardan mal biriktirmek için dilenen, gerçekte kor istiyor demektir. Artık ister az, ister çok dilensin.”
(Müslim, Zekât, 105; İbn Mâce, Zekât, 25.)
Netice: Müslüman olan, Allah’ın hükmüne teslim olan, yeterli rızka sahip olan ve Allah’ın kendisine verdiği nimete kanaat eden kurtuluşa erer.
Allah (c.c.), bizi bu üç özelliğe kemaliyle sahip kılıp devamını nasip eylesin!.