C) Aydınlatıcı ve Aydınlanmış kitap
Aydınlatıcı, Sünnet-i Seniyye’dir; aydınlanmış kitap, Kur’ân-ı Kerîm’dir.
Bir bakıma Kur’ân-ı Kerîm aydınlatıcı kitaptır; lazım olan her konuyu bazen mutlak olarak, bazen işâreten, bazen sarâhaten, bazen icmâlen, bazen de gerekli gördüğü yerde tafsîlen, bazen de umumen/genel olarak aydınlatıcı bir ilâhî kitaptır.
Bir bakıma da Kur’ân-ı Kerîm’in açıklamadığı, Kur’ân-ı Kerîm’de olmayan konuları da aydınlatıcı olan Sünnet-i Seniyye’dir.
İşte bu yönden Kur’ân-ı Kerîm, müfesser/tefsir edilmiş ve mübeyyen/beyan edilmiş bir kitaptır. Sünnet-i Seniyye ise müfessir/tefsir edici ve mübeyyin/beyan edicidir. Müfesser ve mübeyyen olan Kur’ân’ı tefsir ve beyan eden Sünnet-i Seniyye’ye uyulması lazımdır. Çünkü bu görevi bizzat Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’inde Hz. Peygamber Efendimize vermiştir:
“(O peygamberler) apaçık belgelerle (mucizelerle) ve kitaplarla (gönderildiler). Biz sana da insanlara, kendilerine indirileni beyan etmen/açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için bu zikri/Kur’ân’ı indirdik.”
(Nahl sûresi 16/44)
İşte bu âyet-i kerîmeye göre, Sünnet aydınlatıcıdır. Aynı zamanda bu âyet, Peygamberimizin, Kur’ân-ı Kerîm’i aydınlatıcı olduğunu beyan etmektedir.
Bu âyet, Kur’ân’ın mücmelini tafsil, umumunu tahsis, müşkilini beyan, mutlakını takyidin Hz. Peygamber’e verildiğine delildir. Şöyle ki:
a) Mücmelini/özet olanı tafsîl ettiğine/detaylandırdığına misal:
“Namazı kılın ve zekâtı verin” (Bakara sûresi 2/43) âyetinde geçen namazın vakitleri, rekâtları ve namazda neyin nasıl okunacağı; zekâtın nisap miktarı, zekat verilmesi gerekli olan ve olmayan mallar gibi hususlar Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) tarafından açıklanmıştır.
b) Umûmî/genel lafızlarını tahsîs ettiğine misal:
“...Geriye kalanları ise -iffetinizi koruyup zinaya sapmaksızın- mallarınızla (nikâhlanma yolunu) aramanız size helal kılındı.” (Nisâ sûresi 4/24) âyetinde geçen “geriye kalanları” ifadesini Hz. Peygamber (s.a.s.) “Kadın; halası, teyzesi, erkek veya kız kardeşinin kızı üzerine nikâhlanamaz. Bunu yaparsanız akrabalık bağlarını koparmış olursunuz” (Buhârî, Nikâh, 28; Müslim, Nikâh, 35-38.) hadisiyle tahsis etmiştir.
c) Müşkil/kapalı olanı beyan ettiğine misal:
Rasulullah (s.a.s.) “Fecrin beyaz ipliği, siyah ipliğinden size seçilinceye kadar yiyin için” (Bakara sûresi 2/187) âyetindeki "beyaz ve siyah ipliğin" gündüzün aydınlığı ile gecenin karanlığı olduğunu beyan etmiştir.
d) Mutlak olanı takyîd ettiğine/sınırladığına misal:
“Hırsızlık eden erkekle hırsızlık eden kadının o kazandıklarına bir karşılık ve Allah tarafından (insanlara) ibret verici bir ceza olmak üzere ellerini kesin!” (Mâide sûresi 5/38) âyetindeki kesilecek elin; sağ el ve bilekten kesim olduğu Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından açıklanmıştır.
Bu izahlardan şu anlaşılmaktadır: “Anlaşılması bakımından Kur’ân’ın Sünnet’e ihtiyacı, Sünnet'in Kur'ân'a olan ihtiyacından daha fazladır.” (es-Sâlih, Subhi, Hadîs İlimleri ve Hadîs Istılahları, trc. M. Yaşar Kandemir, s. 237.)
Özet olarak belirtirsek, Kur’ân-ı Kerîm’in indirilmesinden maksat; Rasûlullah’ın (s.a.s.) insanlara ihtilâf ettikleri dînî bir emri, konuyu beyan etmesi/açıklaması ve mü’minleri Kur’ân’ın hidâyetinden, irşadından, izahından ve rahmetinden istifade ettirmektir. (İbrahim Cücük, Âyet ve Hadislerle Peygamberimiz Yaşayışı Ahlâkı Prensipleri, s. 4-5, Rağbet Yay. İstanbul 2008.)
Allah Teâlâ’ya itaat, Hz. Peygamber’e itaat etmekle gerçekleşmektedir. İşte bunu da bize şu ayetle aydınlatmaktadır:
“Rasûl’e itaat eden gerçekte Allah’a itaat etmiş olur.”
(Nisâ sûresi 4/80)
Hz. Peygamber’e (s.a.s.) itaat, ancak Sahabenin bize aktardığı Sünnetine uymakla gerçekleşir. Evet, Kur’ân-ı Kerîm’in korunmasını Allah Teâlâ üzerine almış, Sünnetin korunmasını ümmetin âlimlerine bırakmıştır. Onlar da gerekli çalışmayı yapmışlar, mütevâtirini, meşhurunu, âhâdını; sahîhini, hasenini, zayıfını ve mevzu/uydurma olanlarını tespit etmişler.
Şu da bir gerçektir ki Sünnetin korunması da Kur’ân’ın korunmasından sayılır. Zira Kur’ân, Sünnetle anlaşılmış ve Sünnetle yaşanmıştır.
Netice olarak ulvî hedefimiz olan Allah’ın rızasına ulaşmak için İslâm’ın öğrenilip öğretilmesi, yaşanıp yaşatılması, tebliğ edilmesi prensibinde bizim örneğimiz, korunmuş rehberimiz Hz. Peygamber ve Hz. Peygamber’i izledikleri müddetçe ulemamızdır. Aydınlatıcı kitabımız, Kur’ân-ı Kerîm ve Kur’ân-ı Kerîm’i aydınlatan da Sünnet-i Seniyyedir.
Ne mutlu içinde bulunduğumuz küfrün ve şirkin hâkim olduğu şu zamanda tufanda Sünnet gemisine binenlere ve o gemiye ilimleri, ahlakları, güzel amelleri ve çağı doğru ve isabetli okuyarak çağıranlara!